SEVİYOR SEVMİYOR
Genç kadın erkenden uyandı. Oysa çok geç uyumuştu. Ocağa demliği koydu. Giyindi. Lavaboda yüzünü yıkadı. Saçını topuz yaptı. Bu gün şirkete önemli müşteriler gelecekti. Ufak bir kahvaltı yapıp evden çıktı. Sokağın başında simitçi ona selam verdi.
-Günaydın abla
-Günaydın oğlum. Bu gün üç simit parası al bakalım.
-Sağ ol abla. Allah kabul etsin. Herkes sen gibi olsa keşke. Dün verdiğinde de mahalledeki yaşlı bir teyzeye iki simit, öksüz bir çocuğa bir simit götürdüm. Her ikisi de sana dua ettiler.
-Sağ ol. Ben bir şey yapmıyorum ki!
-Simitlerim çok sıcak bir tane alsan abla.
-Yok ben diyetteyim.
-Haaa tamam. Hayırlı işler.
Çocuk diyetten falan anlamıyordu. On yaşındaydı. Gecekonduda hiç bu lafı duymamıştı. Merak etmişti.
Genç kadın otobüse zor yetişti.
-İlerleyin beyler! Yolcular kapıya sıkıştı!
Bir iki kişi homurdanarak ilerledi.
Arkadaki bir adam bağırdı.
-Alma onca insanı! Tavuk kümesinden farkı kalmadı otobüsün!
-İn o zaman! Herkes senin gibi işe yetişecek!
Bir kadın güldü.
-Ha haa haa! Bir gün temelli çöker bu otobüs!
-Teyze gülme, az ilerle! Bak duraktan üç kişi biniyor!
Beş durak aşağıda otobüs bayaa boşaldı. Genç kadın oturdu. Bu gün arabası tamirden gelecekti.
Şirkette çay içerken patron geldi.
-Seval hanım hazır mıyız?
-Evet efendim.
-Bu gün çok şıksınız.
-Teşekkür ederim.
Gelenler İngiliz’di. Ürünleri katalok’tan ve örneklerle gördüler. beğenip sipariş verdiler. Hep birlikte yemeğe gittiler. Patronun gözü sürekli Seval’deydi.
Akşam eve yorgun döndü. Kapıcı arabanın anahtarını getirdi.
-Arka sokağa park ettim abla.
-Sağ ol Osman
Annesi aradı.
-Kızım açmadın. Bu gün beş kere aradım seni.
-Mesaj attım ya anne. Müşterilerle uğraştım bu gün, yoğundum.
-Ben görmedim. Baban hafta sonu gelsin diyor.
-Olur gelirim öptüm canım annem.
-Ne pişirelim sana
-Ekşili köfte yeter, rejimdeyim.
-Tamam tamam.
O gece patronunu düşündü. Bakışları, davranışları, konuşmaları onu çok etkilemişti.
-Acaba beni seviyor mu?
Düşünürken uyuya kaldı.
Sabah üç simit yerine dört simit aldı. O gün tatildi. Simidin birini kendine ayırdı, üçünü muhtaçlara.
Parkta yürüyen çoktu. Çaycıdan çay aldı. Simidin yarısını yedi. Yarısını martılara attı. Hava çok güzeldi. Yan bankta iki sevgili oturmuş konuşuyordu.
-Hayatım haftaya yapalım nişanı. Abim askerden geliyor haftaya.
-Olur canım.
Gülümsedi. O da bu tecrübeleri yaşamış, onu sevdiğini sandığı erkek ile evlenip iki ayda boşanmıştı. Her gün şiddet görünce babasının hakim olması sebebiyle beladan çabuk kurtulmuştu.
Yerdeki papatyaları gördü. Kalktı, iki tane kopardı. Patronu için fal baktı.
-Seviyor sevmiyor.
Annesi onu kapıda karşıladı. Babası mangal başındaydı.
-Aman benim sarı kuşum gelmiş.
-Çok özledim sizi.
-Biz de seni güzel kızım.
O gün evden üzgün ayrıldı. İnsanın baba evi ne kadar güzeldi.
Sabah araba ile işe giderken otobüsü gördü. Yine tıklım tıklımdı.
Masasında güzel bir çiçek onu bekliyordu.
-Bu nerden geldi Ayşe?
-Patron size göndermiş teşekkür için. Dünkü siparişlere ilave de gelince bize de ikramiye dağıtacakmış. Gülümsedi, çiçekleri kokladı.
-Evet o da beni seviyor.
Az sonra patronu geldi.
-Öğlen yemeğe çıkıyoruz Seval hanım. İtiraz istemem.
Kalbi çarpmaya başladı.
-Ta.. tamam efendim.
Muhasebe müdürü herkese zarfta para dağıttı. Ona da uzattı.
-Nice başarılara Seval hanım.
-İnşallah Emir bey.
Zarfı açtı. Bir maaş kadar parayı saydı. Çantasına koydu.
Öğlen için makyaj yaptı.
Patronu aradı. Bir balık lokantasının adresini verdi.
Sevinçle çıktı. Mutlaka bu gün bir yüzük ile patronu ona evlenme teklif edecekti.
Lokanta kalabalıktı. Garson onu masaya götürdü. Masada sekiz kişi daha vardı.
-Buyurun hoş geldiniz Seval hanım. Bu annem, bu babam, bu abim, kız kardeşim, amcam, yengem. Bu da Nergis, sözlüm.
Hep birlikte bir yemek yiyelim istedim.
Oturdu. Beyni zonkluyordu. Elleri titremeye başlayınca ellerini masanın altına soktu.
-Çok memnun oldum efendim.
-Hadi oğlum acıktık, tak artık şu yüzüğü.
Kırmızı kadife kutu açıldı bir pırlanta yüzük takıldı. Arkasından yemekler geldi.
-Babacığım, şirketimizin en güzel, en şık, en çalışkan ve kültürlü elemanı olan Seval hanıma hediyesini de sen ver lütfen.
Yaşlı adam siyah bir kadife kutudan çıkardığı tek incili kolyeyi genç kadına taktı. Pahalı bir kolyeydi.
-Küpeleri de var kızım.
Seval teşekkür ederken dudakları titriyordu.
O gece sabaha kadar ne kadar salak olduğuna ağladı. Sabah işe gitmeyecekti. Eşofman giyip çıktı. Simitçi yine selamlaştı.
-Günaydın abla.
-Kaç simit var bu tablada?
-Yüz tane abla
-İyi al bu parayı hepsini götür mahalleye üç tane de bana sar.
-Rejim ne oldu abla?
-Sen nerden biliyorsun rejimi? .
-Geçen gün dedin ya sözlükten baktım abla.
-Rejim falan yok artık. Hadi al parayı, simitlerin soğumadan git. Yüz lira da fazladan çocuğun cebine soktu.
Parktaki banka oturdu. Çay söyledi. Karşıdaki papatyaları görünce oraya gitti.
-Sizden özür dilerim canınızı çok yaktım. Bundan sonra fal mal yok.
İki simidi martılara attı. Birini kendi yedi.
-Bundan sonra ölene kadar dulum. Evlenmek falan yok.
Annesini aradı.
-Anne bu gün, yarın işe gitmiyorum. İzinliyim. Ben geliyorum eve. Tatlı, tuzlu ne varsa yap. Senin her yemeğini özledim.
-Fırında köfte yapayım. Dün dolma yapmıştım öylece kaldı. Sütlaç da var.
-Yaşasın! Geliyorum.
Şirketi aradı. Ağır grip olduğunu söyledi.
Yolda müzik dinlerken hatasına defalarca gülümsedi.
-Erkeklerin hepsi aynı. Seval bunu unutma! Bu koca kafana yaz.
Zeynep KARAASLAN EMAN

Yalova lisesi, Denizli öğretmen okulu ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi mezunu.
İngilizce ve Fransızca bilir. Emekli öğretmendir. Bez bebek ve kukla tasarımları yapmakta.
Şiir ve hikayeleri yerel gazeteler, dergiler ve sosyal medyada yayınlanmakta.
Denizli Bez Bebek Müzesi kurucusudur.
İki evlâdı, üç torunu vardır.
Hayatı ve insanları sever.
Çocuklar ve sokak hayvanları için gönüllü çalışmalar yapmaktadır.
Yayınlanan kitapları:
☆ Bezbebek Hikayeleri
☆ Güllü Lokum
☆ Kağıt Kuşlar
☆ Pati Hikayeleri
☆ Yarasa Çocuklar
☆ Şiir Yağmuru
☆ Sardunya Sokağı