Kategoriler

KARPUZ / Zeynep KARAASLAN EMAN

 

                      KARPUZ       

  Çocuk durmadan ağlıyordu. Annesi elindeki oklava ile ayaklarına vurdu.
-Daha ağlıyon mu sen?
-Bana ne ağlıycam işte.
-Koş bakkaldan çay al da gel, deftere yazsın Mahmut dayı.
-Bana ne kızın alsın, abim alsın.
-Bak çocuk fena dövücem seni haberin olsun.
Çocuk salya sümük az öteye gitti, duvara yaslandı. Annesi tahtadan sokak kapısını kapattı, içeri gitti. Bahçeden seslendi;
-Eve gelme sakın ayaklarını kırarım.

 Az önce geçen karpuzcu gene geçti.
-Karpuz, karpuuz. Kesmece bunlar.

 Ben çocuğa yaklaştım.
-Adın ne senin?
-Neden sordun?
-Hiç, benim de oğlum var senin gibi.
 Kazağının koluyla burnunu sildi.
-Neden ağladın az önce?
-Anam karpuz almıyo.
-Neden?
-Yeni çıkan şey yenmezmiş. Daha olmazmış. Kelek çıkarmış. Ucuzlayınca alcam dedi.
-Bekle o zaman sen de.
-Hıı neden bekliycem. Hasanlar aldı geçende. Onlar yerken gördüm. Hem kıpkırmızı, hem de tatlıydı. Bizim duvardan baktım, sofrada yediler.
-Çok mu seviyorsun karpuzu?
-Evet babam alırdı bize.
-Gene alır.
-Alamaz, babam öldü benim. Geçen yaz yıldırım çarptı babama, dağda koyun otlatıyodu.
-Kim bakıyor size?
-Ninem bakıyo, anam tütüne gidiyo. Ninemin maaşı var dedemden.
-Ağlama bak üzersin anneni.
-Üzülsün, o da beni dövdü ama, ayaklarıma vurdu.
-Analar hem döver, hem de sever.
-Anam beni sevmiyo ki.
-Hadi şu çeşmede elini yüzünü yıka da sana soğuk gazoz alayım kahveden.
 Çocuğun gözleri parladı.
-Sen kimsin amca?
-Bu okulun yeni öğretmeniyim. Dün geldim.
-Abimle ablam da o okuldalar.
 Elini tuttum.
-Adın yok mu senin?
-Var, Hüseyin benim adım.
-Yaşın kaç?
-Yedi
 Okula gitmiyorum dedin.
-Evet seneye yazılcam. Kitap, defter, kalem pahalıymış.
-Oğlum iki soğuk gazoz getir.
-Amca oğlun nerde?
-İzmirde, öbür ay gelecek annesi ile. Senle de arkadaş olur. Oynarsınız, uçurtma uçurursunuz.
-Ben bilmiyom ki yapmasını.
-Olsun, ben yaparım sana da.
 Çocuk gazozu içti. Sonra eve doğru koştu. Tekrar geldi.
-Unuttum, öğretmen amca, gazoz için teşekkür ederim.
 Ertesi gün lojmanda temizlik işleri bitti. Karpuzcuya seslendim.
-Karpuzcuu
-Buyur beyim.
-Bak şu caminin dibindeki eve en kocamanından üç karpuz götür. Gel parasını benden al.
-Tamam beyim.
 Akşam kahvenin önüne o çocuk geldi. Yüzü gülüyordu.
-Amca biz karpuzun birini yedik, kocamandı, çok güzelmiş. İçi kan gibiydi, hem de kurabiye gibiydi. Ninem öyle söyledi. Ninem senin ölmüşlerine dua etti.
-Sağolsun.
-Anam bana kızdı, ama ben istemedim ki senden. Karpuzcuya da sordu anam.
-Yok ben kendim aldım.
-Anam yanına mercimekli bulgur pilavı da yaptı. Keşke sende gelip yeseydin.
-Ohh ne güzel. Afiyet olsun.
-Amca sen çok iyi bir öğretmensin. Bende senin oğluna düdük yaparım, söğüttten de olur, kamıştanda.
-Hele bir gelsinler de.
-Anam bekliyo evde, elini öpeyim.
 Elimi öptü. Gözleri kapkaraydı. Tıpkı oğlumun gözleri gibiydi.
-Selam söyle ninene, annene.
 O köyde bir kış kaldım. Tayinim Kayseriye çıktı. Oğlum ve eşim o kış gelmediler, gelemediler. Ben onları trafik kazasında kaybedince, bu havası güzel, yayla köyüne, geçici olarak görevle gönderilmiştim. O kış hep Hüseyin’le uçurtma, fırıldak yaptım. Kağıttan sepetler ördük.. Ona okumayı öğrettim, seneye ikinci sınıfa gidecek. Matematiği zehir gibi. Renkli kağıt ve çıtalardan uçurtmalar yapıp biriktirdi. Arada bana yufkadan börek, otlu çörekler getirdi.
 O, eşimle oğlumu sordukça, bu kış ninesinde kalıyorlar, ninesi hastalanmış, yaza gelecekler yanıma dedim. Öldüklerini kimselere söyleyemedim…

 Hüseyin’in kitaplarını, defterlerini hazır ettim. Bir sürü renkli boyalar, resim defterleri aldım. Okul çantasını kasabada kendi beğendi.

 Artık okul kapanmıştı. Kayseri’ye gidecektim. Köyün dolmuşuna elimde valizle binerken arkamdan seslendi.
-Öğretmen amca.
 Döndüm baktım.
-Al bunları ona götür.
 Avucuma iki tane düdük koydu. Koştu gözden kayboldu…

 Zeynep KARASLAN EMAN.
Öykü yazarı, şair.
Emekli öğretmen.
Denizli.

Görüntüleme:
455
Makale Kategorileri:
Edebiyat

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Araç çubuğuna atla