ESKİLER ALIYORUM
Biz iki kardeşim, annem babam ve ben, beş kişiydik. Köyden şehire yeni taşınmıştık. Babam bizim okumamızı istiyordu. Köyde lise yoktu. Beni liseye diğer iki kardeşimi ilkokula yazdırdı. Şehirde evimiz kiraydı ama eski güzel bir mahalledeydi. Ev sahibi yurt dışındaymış.”Kendi evleri gibi bilsinler “demiş.
Annem evin iç dış badanasını kendisi yaptı. Bahçenin otunu çöpünü temizledi. Sokağımızın başında büyük bir market vardı. Ana caddeden belediye otobüsü dolmuş geçiyordu.
Babam köylüsü Ali Rıza amcanın sanayideki dükkanına girdi. Maaşı iyiydi babam araba tamirinden iyi anlardı. Asıl mesleği oydu. Köydeki bağımızı komşumuz yıllık kiraladı. Bize belli miktarda üzüm ve kira verecekti.
Tarlaya da buğday ekmiştik, hasat zamanı annem gidip ilgilenecekti. Köyde iki dayım ve yaşlı halamız vardı.
Babam halamı alıp gelmek istemiş o kabul etmemişti.
Evimizi kilitleyip kapattık.
Annem de köyde güzel dikiş dikerdi. Konu komşu burada annemi öğrendikçe yaşlılar için basit elbiseler pijamalar etekler diktirmeye başladılar. Otuz kırk liraya dikilen elbiseleri annem yirmiye dikiyordu.
– Sabriye huu, anneme robadan büzgülü kuşaklı bir elbise diktircez basmadan kaç metre alalım?
– Üç metre yeter. İki de cep koyarım. Üç buçuk al sen Resmiye abla.
– Tamam
– Üç gün doluyum ona göre.
– Neden?
– Düğünler var yorgancıların oğlu sünnet olacakmış . Sobacının kızının da nişanı var.
– İyi madem
Komşumuz Suzan abla da hemşireydi o da pazardan çok güzel kumaşlar alıp geliyor anneme veriyordu.
– Bunlar kilo ile satılıyor çok ucuz, al Sabriye dik, kenara koy hazır olsun.
Annem evi süpürüp ocağa yemeği koyunca makine başına geçip türkü söyleyerek zevkle elbiseler dikiyordu.
– Cevizin yaprağı dal arasında güzeli severler bağ arasında…bağ arasında.
Ev bahçeli iki katlı müstakil çok eski bir evdi. Biz eski de olsa bu evi çok sevmistik.
Ben lisede mahcup olmamak için sürekli kitap okuyordum, henüz tatilin başındaydık.
Babam işten gelir gelmez banyoda yıkanıp pijamasını giyer anneme
– Sabriye yeter artık bırak işi de kur sofrayı, derdi.
Sofrada yemek yerken babam çok konuşulmaz diye bize tembih ederdi. Şehire gelince biz de masada yemeğe başlamıştık.
Yer sofrasında annem artık sadece yufka açıyordu. Biz yufkaya alışıktık, yufka ile kızartma, dolma, patlıcan közlemesi yemek daha bir güzel olurdu.
Bir gün marketten gelirken kara bir köpek arkama takıldı iyi bir cins köpekti. Kuyruğunu sallayıp önüme geçince onu tasmasından tuttum, ekmeğin ucundan koparıp verdim. Hemen ekmeği yuttu.
– Açsın demek, al bakalım.
Ekmeğin yarısı gitmişti.
Eve gelince ekmekleri mutfağa koydum.
– Ramazan oğlum balıkçı var mı cami önünde?
– Yok annem daha erken.
– İyi ikindi de git balık al da gel, bu akşam balık yiyelim. Para ekmek dolabının çekmecesinde.
İki kilo al Suzan hanımı da çağırayım. Yeşilliğimiz bol nasılsa.
– Ben giderim çağırırım sen dikişini dik.
– Kızlar nerdeler?
– Bahçede köpekle oynuyorlar
– Ne köpeği nerden gelmiş bahçeye?
– Benle geldi tasması var çok güzel bir köpek sahibi yok.
– A oğlum ya kuduzsa ya kenesi varsa.
-Yok yok, bişeyi yok.
Annem bahçeye çıktı. Kızlar köpeği salıncakta sallıyordu.
– Nerde o köpek?
– Salıncakta sallıyoz evcilik oynuyoz.
– Kaldırın bakayım şunu.
Köpeği kucakladılar anneme de kuyruk salladı. Annem hemen kollarını sıvadı. Koca leğende onu sabunla yıkadı kuruladı.
– Alın şimdi tertemiz oldu. Babanız veterinere baktırsın bunun aşısı var mı acaba. Güneşe götürün kurusun.
– Yaşa sen annem
Artık arap bizim köpeğimiz olmuştu.
O akşam balık salata yerken balık kafalarını bir tabağa koyduk arap da onları yedi.
Babam arabı çok sevdi.
– Bu köpek eğitimli çocuklar çok terbiyeli.
Bir gün hurdacı bize geldi.
– Yenge hurdalar varmış sizin bahçede Osman abi gönderdi beni.
– Buyur geç şu köşedeler.
Hurdacı hurda kapıları divanları arabasına taşıdı. Kız kardeşim aynalı karyola başlığını ayırıp depoya saklamıştı. Onlar evcilik oynarken onu da kenara koyup aynasına bakıyordu.
– Yenge başlığı nerde bunun?
– Oradaydı
– Yok
– Yoksa yoktur şimdi başlık arayamam almazsan kalsın.
– İyi bulunca haber edin.
– Napıcan başlığı hurda değil mi bu?
– Meraklısı var bunların yenge herkes istiyor. İyi para ediyor.
– İyi hadi.. Ev sahibinin bu hurdalar atın satın dediler.
Hurdacı cebinden bir tomar para çıkardı. Anneme biraz verdi.
– Buyur yenge bu kadar tuttu.
– İyi tamam.
Hurdacı gitmeden gene bahçeye bakındı. Sokak kapısından çıktı.
Sokakta:
– Hurdacıııı.. hurda alıyooom diye bağırarak gitti.
Hurdacı gidince annem işine oturdu.
Kızlar evciliğe devam ettiler. Onlar köyde bahçede oynamaya alışıktılar.
Bende kitap okumak için yere oturdum.
Az sonra Arap ağzında bir demet para ile yanıma geldi.
– Bu para nerden geldi oğlum?
– Abi o adam düşürdü Arapta aldı.
– Hurdacı nın bu para.
Arap hemen fırladı arkasından koştum ok gibi gitmişti.
– Ne oldu Ramazan?
– Hurdacı bi tomar para düşürmüş.
– Eee
– Arap aldı gitti.
– Eyvah sokağa atar şimdi.
– Yok bence sahibine gitti o.
İki saat sonra arap geldi çok terlemişti. Ağacın altına yattı. Arap çok yorgundu.
Akşam olmuştu. Babam geldi.
– Arap nerde?
– Bahçede yatıyor hiç kalkmadı.
– Sorma Osman ağzında paralarla gitti parasız döndü geldi.
Babam güldü.
– Taa.. Zeytin köye kadar hurdacının arabasının arkasından koşmuş.
– Yaaa sahi mi?
– Evet
– Kim dedi?
– Hurdacı anlattı. Parayı ona teslim etmiş. Hurdacının da ödenecek senedi varmış. Adam dört dönmüş paralar kayboldu diye.
– Yaa işe bak sen.
– Adam dükkana kadar geldi “sizin bahçede görmüştüm onu abi “dedi.
Tam o sırada sokak kapısı çaldı gelen hurdacıydı.
– İyi akşamlar abi bunlar sizin köpeğin, bu ikisi sizin afiyetle yesin hayvan, Allah ondan razı olsun. Hurdacı gitti.
Babam iki poşet tavukla geldi.
– Hanım altı tane tavuk almış hurdacı
– Aaaa, ne gerek vardı ayol.
– Koy dolaba tek tek pişir.
O tavuklardan Arap da yedi biz de yedik. Etiketinde aynı günün tarihi vardı. Tavuklar çok tazeydi. Babam bahçede mangal yaktı. Suzan abla ve Rukiye nineyi de çağırdık. Rukiye nine kimsesizdi.
Patlıcanları közleyip salata yaptık.
Güzel bir mangal ziyafeti oldu.
Arap yarım tavukla kemikleri yedi. Kalanı dolapta duruyor. Babam onun kafasını okşarken
– Kahraman köpek bu, diyordu. Bütün mahalle olayı duyunca bize koştular herkes arabı seviyor ona bir şeyler getiriyordu.
Arap gerçek bir kahramandı…
Zeynep KARAASLAN EMAN
Sardunya Sokağı Kitabımdan

Yalova lisesi, Denizli öğretmen okulu ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi mezunu.
İngilizce ve Fransızca bilir. Emekli öğretmendir. Bez bebek ve kukla tasarımları yapmakta.
Şiir ve hikayeleri yerel gazeteler, dergiler ve sosyal medyada yayınlanmakta.
Denizli Bez Bebek Müzesi kurucusudur.
İki evlâdı, üç torunu vardır.
Hayatı ve insanları sever.
Çocuklar ve sokak hayvanları için gönüllü çalışmalar yapmaktadır.
Yayınlanan kitapları:
☆ Bezbebek Hikayeleri
☆ Güllü Lokum
☆ Kağıt Kuşlar
☆ Pati Hikayeleri
☆ Yarasa Çocuklar
☆ Şiir Yağmuru
☆ Sardunya Sokağı
Kaleminize sağlık. Köpekten korkarım fakat okuyunca duygulandım. Daha önce dergide okuduğum bir kedi hikâyesi ağlatmıştı beni.